17 Haz 2011

EZAN’IN ASLINA İADESİNİN 61. YILI: “EZAN DAİMA ASLINA UYGUN OKUNACAK”


“Ezanın Aslına İadesi’nin 61. Yılı” Anma Programı, Eski Başbakanlarımızdan Merhum Adnan Menderes’in naşının yer aldığı Anıt Mezar’da aralarında yazar Abdurrahman Dilipak, tarihçi Mustafa Armağan, TGTV Başkanı Necati Ceylan ve çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti.




HABER MERKEZİ / TIMETURK


Açılış konuşmasını yapan Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Ogan;


“İslam coğrafyasında ezan bütün farlı dildeki insanlara tek bir dilde okunur. Bunu ortadan kaldırmaya dönük çalışmalar aslında İslam'ın ortak dil birliğini ve mana birliğini bozmaya dönük girişimlerdir.


Aynı zamanda ezan Müslümanların ortak tarihini, ortak geçmişini, ortak kültürünü ifade eder. Bir daha asla Türkiye'de ya da dünyanın herhangi bir yerinde İslam'ın önemli bir sembolü olan ezanı bozmaya dönük girişimleri asla kabul etmeyeceğiz" dedi.

 

Tarihçi Yazar Mustafa Armağan ise ezanın "Arapça" değil, "Rabça" olduğunu belirterek şunları söyledi:


"Ezan bir tanedir ve bildiğimiz şekildedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.), Bilal-i Habeş-i'yi çağırıp ezanın bu şekilde okunmasını tebliğ etmiş. Biz bunu biliyoruz. Bu Arapça mıdır, başka bir dil midir, bizi ilgilendirmez. Biz peygamberimizin bize tebliğ ettiği ezanı biliyoruz. Onun dışındaki bütün farklı dillerde okunması düşünülen metinler, şarkıdır, bestedir ezan değildir” dedi.



TGTV Başkanı Necati Ceylan, İlahiyatçı Ali Gürbüz, Demokrat Partili Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin oğlu Cahit İleri, dönemin tanıklarından İdareci Mahmut Erdoğan, İlahiyatçı Fevzi Mısır, İlahiyatçı Cemal Tunca’nın konuşmalarını yapmalarının ardından çifte ezan okundu.


Hatim duasının yapılmasının ardından program sona erdi.


EZAN ile ilgili Sivil Dayanışma Platformu'ndan yapılan açıklama şöyle:


Ezan, yüzyıllar boyunca tevhidin ifadesi olarak gök kubbeyi çınlatan, insanlığı hayra davet etmenin, kurtuluşa çağırmanın sembolü olan bir sesleniştir. İslam’ın şiarı ve Müslümanların varoluş göstergesi olan ezan, insanları hem namaza, hem de dinin kendisine çağırmaktır. Çünkü ezan içerisinde İslam dininin üç temel esası vardır: Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etme, Hz. Peygamber(S.A.V.)’ in Allah(C.C.)’ın elçisi olduğunu tasdik etme ve felah kavramında ifadesini bulan ahiret hayatına iman vardır.


İslam âlimleri, ezanın sünnet-i müekkede (terk edilemeyecek sünnet) olduğunda ittifak etmekle beraber, şiar olma özelliğinden dolayı vacip ve farz-ı kifaye derecesine çıkaranlar da olmuştur.


Müslüman toplumlarda asırlardır aynı güzel ifadelerle okuna gelen ezanlar, maalesef ülkemizde 1932 ile 1950 yılları arasında Türkçe ifadelerle okutulmak istenmiş, İstiklal Marşımızda “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli” denilmesine rağmen, politik ve ideolojik ihtiraslara kurban edilebilmiştir.


1932 Ramazanı’ndaki ilk denemelerden 1950 Ramazanı’nda tekrar Arapça asli haline dönüşe kadar adeta Türk halkı üzerinde manevi bir işkenceye dönüşen “Türkçe ezan” dayatması, çoğunlukla pasif direniş örnekleri diyebileceğimiz tepkilerle karşılanmış, özellikle merkezi yerlerdeki yasak uygulaması, polisiye tedbirlerle ağırlaştırılarak, devam ettirilmiştir.


Ceza Kanununda Arapça asli haliyle ezan okuyanların “3 aya kadar hapsedilmesi, 10 liradan 200 liraya kadar para cezasıyla cezalandırılması” için düzenlemeler yapılmıştır. Bazı tarihlerde bu cezalar maalesef hem katlanarak uygulanmış, hem de dayak, fiili işkence gibi uygulamalara dönüştürülerek, halkı iyice bezdirmiştir.


1941’den itibaren bazı tarikatların (Ticaniyye, M. Kemal Pilavoğlu, Abdurrahman Balcı) bir sivil eylem tarzı olarak Arapça ezan okuma girişimleri de “tutuklamalar, hapisler, para cezaları, akıl hastanelerine göndermeler” gibi üzücü cezalandırmalarla karşılık bulmuştur.


1946 seçimlerinde halkın Demokrat Parti’ye yönelmesiyle birlikte Türkçe ezan, kamet ve tekbir konusunda CHP iktidarından bazı tavizler koparılabilmiş, mesela 1948 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir genelgesinde mevlidlerde, hatim duasında ve bayram namazlarında getirilen tekbirlerin yasak kapsamına girmediği ifade edilebilmiştir.


1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra 16 Haziran 1950’de Ramazan arifesinde ezanın Arapça okunması serbest bırakılmıştır.


Bu tarihten sonra 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 darbelerinden sonra darbecilerden bazılarının “Türkçe ezan ve Türkçe ibadet” dayatmasına niyetlendiği ama kabul görmediği ifade edilmektedir.


HABER: www.timeturk.com - 16 Haziran 2011 Perşembe - 16:11

Hiç yorum yok: