9 Haz 2011

DOĞUMUNUN 400. YILINDA 'EVLİYA ÇELEBİ VE TRABZON'


Doğumunun 400. Yılı münasebetiyle, 2011 yılı Unesco tarafından Evliya Çelebi yılı olarak kabul edildi. Bu münasebetle ülkemizde ve dünyanın muhtelif yerlerinde çeşitli programlar düzenleniyor. Bu programlardan birini de geçtiğimiz Cuma günü Trabzon Sanatevi’nde benim bir konferansımla yapıldı.

HÜSEYİN ALBAYRAK- Araştırmacı Yazar


Şimdiye kadar hep Evliya Çelebi’nin ismini ve bir seyyah olduğunu duyar, fakat ortaya koyduğu eserinin büyüklüğünü ve dünya çapındaki önemini hayal bile edemezdik. Unesco’nun bu büyük seyyahımıza sahip çıkması ile sahibi olduğumuz değerin büyüklüğünü anlamış oldum ve bir yerde ayıbımızı görmüş olduk.


1611 yılında doğan Evliya çelebi, 1630 yılında henüz 19 yaşında iken rüyasında İstanbul Âhi Çelebi Câmiî’nde cemaat arasında Hazreti Peygamberimizi görmüş, heyecanından “Şefaat Ya Resulellah” diyeceği yerde “Seyahat Ya Resulellan” demiş ve bu samimi isteği üzerine Hazreti Peygamberin (S.A.V.) hem şefaatine ve de hem seyahat duasına nail olmuş.

Bunun üzerine 10 yıl boyunca İstanbul’u karış karış gezerek gördüklerini bir bir yazmış ve bir bakıma İstanbul’un bir sosyal ve kültürel tarihini meydana getirmiş.


1640 yılında İstanbul dışına çıkarak, Bursa, İznik gezilerini yapmış, Daha sonra, Osmanlı Padişahı Sultan İbrahim zamanında, Trabzon’a vali olarak tayin edilen Ketenci Ömer Paşa’nın kethüdası olarak 1640 yılı Ağustos ayında Trabzonlu Fıtrıloğlu’nun gemisi ile İstanbul’dan Karadeniz’e açılmıştır. Seyahatnamesinde yol boyunca Yeniköy, Erve, Şile, Kerpe, Kandıra, Akçakoca, Karadeniz Ereğlisi, Bartın, Amasra, İnebolu, Sinop, Bafra, Samsun, Ünye, Perşembe, Ordu, Giresun, Görele, Akçaabat gibi kıyı merkezlerine uğradıktan sonra Trabzon’a gelmiş ve aylarca Trabzon’da kalarak, burayı bir baştan bir başa gezip, görüp yazmıştır. Seyahatname adını verdiği 10 ciltlik dev eserinin ikinci cildinde yer alan Trabzon bölümü çok ilgi çekici bilgilerle doludur.


Trabzon’un tarihi eserleri, camileri, mescitleri, medreseleri, okulları, hanları, hamamları, İmaretleri, çarşıları, halkının durumu, uğraştığı işleri, meşhur sanatları, yiyecek ve içecekleri, beğenilen balıkları, kadın isimleri, erkek isimleri, şairleri … gibi çeşitli alanlarda incelemiş ve eserine almıştır.


Tam 50 yıl Osmanlı İmparatorluğunu bir ucdan bir uca gezmiş; Bütün Osmanlı şehirlerini bir bir anlattıktan başka Kırım, Girit, Şam, Bulgaristan, Boğdan, Belgrad, Lehistan, Üsküp, Kosova, Avusturya, Dağıstan, Çerkezistan, Güney Rusya, Gürcistan, İspanya, İtalya, Venedik, İran, Danimarka, Hollanda, Almanya, Brandenburg, Suriye, Mekke, Medine, Mısır ülkeleri gibi üç kıtayı gezip, görmüş 10 ciltlik seyahatnamesinde yazmıştır.

Türk kültür tarihinin en önemli yazılı kaynaklarından biri olan Evliya Çelebi Seyahatnamesi, 71 yıllık bir ömrün maceralı bir romanı gibidir. Yerli ve yabancı tarih, edebiyat ve etnografya araştırıcıları için önemli bir kaynak olan Seyahatnâme, sadece yazarın gözlemlerinden meydana gelmemiş, Kazvini, Makrizi, Taberi, Zehebi, Celâlzâde, Âlî, Solakzâde, Atlas Minor gibi belli başlı kaynaklara, çeşitli mahalli eserlere, kanunnâmelere, eyalet tahrir defterlerine, menâkipnâmelere, velâyetnâmelere de başvurularak meydana getirilmiştir.


Seyahatnâmede; yazarın gezdiği gördüğü yerlerle ilgili izlenimler sergilenirken, başlı başına birer araştırma konusu olabilecek bilgiler, belgeler de ortaya konur. Bunlar arasında hikâyeler, türküler, halk şairleri, masallar, maniler, ağız ayrılıkları, halk oyunları, giyim-kuşam, düğün, dernek, eğlence, inançlar, karşılıklı insan ilişkileri, komşuluk bağlantıları, toplumsal davranışlar, sanat varlıkları önemli yer tutar.


Dünya Evliya Çelebi’yi bizden daha iyi tanıyor, ondan yararlanıyor ve biz ise olup biteni seyrediyoruz. Evliye Çelebi’nin 17. Yüzyılda izlediği rota Ruslara ilham kaynağı oldu, Rusya Turizm Akademisi, Çelebi’nin takip ettiği rotayı canlandırmak için, Rus Seyahat Acenteleri Birliği ikinci başkanı Oleg Tumanov, Çelebi’nin 17. Yüzyılda dünyayı tek başına dolaştığını hatırlatıp, bunun Karadeniz ülkelerinin turizm ilişkilerinin geliştirilmesi için de iyi bir fikir oluşturabileceğini söyledi.


Hani bir söz vardır; nehirler akar Türkler de bakar… Bizim durumumuz aynı. Evliya Çelebinin değerini eloğlu nasıl anlamış ve de nasıl bundan yararlanmak istemiş çok ilgi çekici…


Merkezi Ankara’da olan Avrasya Yazarlar Birliği, bu büyük kültür adamımıza ve eserine sahip çıkarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan da geçirdiği proje ile, Evliya Çelebi’nin gezdiği belli başlı merkezlere elemanlar göndererek eski ile yeniyi değerlendirip sonuçlarını yayınlamak gibi büyük bir projenin çalışması içine girdi ve ben de işte bu çalışmanın bir ayağı olarak Trabzon’da oldum.


İnanıyorum ki artık bundan böyle Evliya Çelebi’ye milletimiz daha çok sahip çıkacak ve ortaya koyduğu eserinden doya doya yararlanacaktır. Geç de olsa bunu anlayabildiğimiz için de mutluyum.

Bu vesileyle Evliya Çelebi’yi rahmetle anıyor, mekânının cennet olmasını Yüce Mevlâ’dan diliyorum.



HÜSEYİN ALBAYRAK - 09.06.2011
Araştırmacı Yazar

Hiç yorum yok: