7 Mar 2011

ÖMRÜMÜZÜN KIŞI



FİKRET UÇAR
fikrethoca61@hotmail.com


Dünyevi meşgaleler hepimizi neredeyse içinden çıkılmaz bir şekilde kuşatmış. Maalesef inandığımızı söylememize rağmen, yaşam tarzımız sanki ölüm yokmuş gibi, dünya hayatıyla ilgili hedefleri ön plana çıkarmış bir vaziyette seyrediyor.


Ahiret inancımız, hayatımızı şekillendirmediği müddetçe Müslümanlığın bize sağlayacağı güzelliklere erişmek neredeyse imkânsızdır desek yeridir.


Özetle şunu söyleyebiliriz. İslam adına çok şey söylüyoruz fakat İslami prensipleri hayatımıza tatbik etmek konusunda hala sıkıntılarımız mevcut. Bir bakıma sadece konuşuyoruz ve konuştuğumuzla kalıyoruz. Esasen bu bilinçle hayatımızı idame ettirmek için ölüm ve kıyamet gerçeğinin tam manasıyla şuurunda olmamız gerekir. Hepimizin bildiği gibi bütün canlı varlıklar için ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Bu hususta Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de;


"HER CAN ÖLÜMÜ TADICIDIR." (Âl-i İmrân, 185).


"YERYÜZÜNDE BULUNAN HER CANLI FANİDİR" (Rahmân, 26)


ikazı yapılmaktadır.


Ramazan ayında kazandığımız dini şuuru, hayatımızın sonuna kadar yaşatmaya devam ederek, bütün günlerimizi hesabını verebilecek şekilde yaşamalıyız. Kuran’da, hayat ve ölümün yaratılma sebebi şöyle açıklanır.


"O, hanginizin daha güzel amel yapacağınızı denemek için, ölümü de hayatı da takdir edip yaratandır." (Mülk, 2).


Mümin için önemli olan HER AN ÖLÜME HAZIR OLMAK, tabir caizse ölmeden önce ölebilmektir. Kendimizi muhasebeye çekerek, Ruhun bedenden ayrılması ile başlayacak kabir ve ebedi hayata hazırlanabilmektir.


Dünyanın sonu, genel bir yok oluştan sonra yeniden dirilişle başlayacak Haşr, Hesap, Mizan, Cennet ve Cehennem gibi olaylar, Kıyamet günündeki meydana gelecekleri ifade eder. Bu nedenle Ahiret inancı, kişinin hayatını düzene sokması açısından çok önemlidir. Dünyadaki yaptığı her fiilin hesabının sorulacağına inanan kimse hiç kötülük yapıp günah işleyebilir mi? Allah’ı (cc) bir an olsun unutabilir mi? Bu yüzden Kur'an-ı Kerîm, ölüm ve kıyamet ahvalini sık sık hatırlatır, zaman zaman da orada yaşanacakları aktarmak suretiyle insanları korkutur ve uyarır.


Şuurlu Müslüman, hayatın her an ve dakikasını, hesabını verebilecek bir şekilde yaşamaya gayret eder. Rabbi ile randevusu olan namaz kılmaya da azami dikkat gösterir. Namazın her türlü kötülükten uzaklaştırıcı vasfını (Ankebut, 45) günlük hayatındaki davranışlarıyla ortaya koyar.


Maun Suresi’nde zikredilen kendisine yazıklar olsun denilen namaz kılıcılardan olmamak için gayret eder. Namazını kılamayanlar da, manevi gıdadan mahrum bir şekilde kendilerine maalesef yazık ederler. Bu durumdakiler “NASIL YAŞARSANIZ ÖYLE ÖLÜRSÜNÜZ” Hadis-i Şerifi'ni göz önünde bulundurmak suretiyle Allah’a (C.C.) olan imanlarını gözden geçirerek, hayatlarını yeniden tanzim etmeli ve salih amelsiz imanın yeterli olmayacağını anlamalıdırlar.


Cenabı Hak Kur’an-ı Kerim’de:


“Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?” (Yasin, 68) buyurmaktadır.


O halde şöyle bir bakalım. İnsan doğduğu andan, belli bir yaşa gelinceye kadar hemen hemen bütün ihtiyaçları anne ve babası tarafından karşılanır. İnsanlar nedense gençlik çağlarındaki enerjileri sebebiyle kendilerine hiçbir zaman zeval gelmeyecek zanneder. Ama yaşlanma belirtileri kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlayınca gücünü de aynı oranda kaybeder. Artık kulakları iyi duymaz, gözü net görmez, her istediğini yiyip içemez, eli ve ayağı eskisi gibi tutmaz. Öyle ki ibadetlerinin birçoğunu da eksik yapmak zorunda kalır. Bu hal sebebiyle gençlik hatıralarından dem vurarak teselli bulmaya çalışır.


İnsan dünyaya bir amaç için gönderilmiş, başıboş bırakılmamıştır. Ahlaken çöküşlerin yaşandığı ve gençlerin değerlerini yitirdiği günümüzde bizi ayakta tutacak tek şey Allah(C.C.)’ın insanoğluna büyük lütfü Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin sünnetleridir.


Bundan dolayı, Rabbimize (C.C.) kulluğumuzu hakkıyla yerine getirmeli ve hesaba çekilmeden önce kendi nefsimizi hesaba çekmeliyiz. Hayat ve ölüm bilinciyle, ferdin sonu ölüme ve dünyanın sonu kıyamete daima hazırlıklı olmak her Müslüman’ın şiarı olmalıdır. İbret vesilesi ÖLÜM ile ilgili olarak Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur.


“Lezzetleri yok eden ölümü çok anın." (Tirmizî, Zühd, 4)


“Ahiret hayatını isteyen, dünya hayatının süsünü terk eder." (Tirmizî, Kıyâme, 24)


Hayatın akışını, sorumluluk bilinciyle yaşayıp kârlı sonlandırabilecekler için ölüm, aşığın maşukuna kavuşması, Mevlana’da olduğu gibi “ŞEB-İ ARÛS” yani “DÜĞÜN GECESİ” gibidir.


ÖLÜM, kör bir gecede, bazen uykuda yakalar insanı, bazen oynarken çocuklarıyla, kimi zaman bir ameliyat masasında kalır insan, belki bir arabanın altında tüm günahları ve sevaplarıyla gelir ölüm ince ince sızlatarak her yerini.


NE OLURSAN OL, İSTER ZENGİN, İSTER FAKİR, İSTER ÜNLÜ, İSTER GARİP BU GERÇEK DEĞİŞMEYECEK, keşke şöyle şöyle yapsaydım diyeceksin.


Şimdi, BU GECE ÖLECEKMİŞ GİBİ bir düşün, YARINI GÖRMEYECEKMİŞ GİBİ düşün. Neler yapman gerekiyorsa kendince onları yapmak için VAKİT KAYBETME.


İşte sana eksiklerini tamamlamak için büyük bir fırsat. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi Allah’a emanet ediyorum.


FİKRET UÇAR
fikrethoca61@hotmail.com

Hiç yorum yok: