17 May 2011

MEVLANACILIK, YUNUSCULUK “İSLAM’I YOKEDİYOR”


Araştırmacı Yazar AHMET MUSAOĞLU-09.05.2011

“SEVGİ” her şeyi ‘Tamir eder’, her ‘Yarayı iyileştirir’ deniliyor...


Bakınız bakalım siyasete…
“Sevgi” denilen “yapıştırıcı”
Kemal Kılıçdaroğlu’na Tayyip Erdoğan’ı niye sevdir(e)miyor?..
Ya da tersi…
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu neden sev(e)miyor?..
Ve yahutta…
Devlet Bahçeli, Erdoğan’ı ve Kılıçdaroğlu’nu neden sev(e)miyor?
Bunun tersi de soru…
“Sevgi” denilen neyse o “her şey” ama,
“Nedense hiçbir işe yaramıyor”
Yok eğer “işe yarıyor” deniliyorsa,
“İyileştirmeli” değil mi “yaraları”
“Tamir etse ya kavgaları”
“İşe yaramıyor, tamir edemiyor”
Ülkemizin “yararı” ve “dirliği” için “görünmesi gerekiyor” ama,
“Siyasete (de) uğramamış, ortalıkta görünmüyor”


* * *
Ailelere de bakınız…
Evliliklerde “karı-koca” birbirlerini (neredeyse artık hiç) sev(e)miyor,
Gelin” ‘Kayın Ana’ ve ‘Kayın Baba’yı sevmeyi bırakın,
“Görmeyi bile” istemiyor;
Çocuklar “Anne-Baba” takmıyor,
Anne-Baba ise, çocuklara “sabır taşırıyor”
Büyükanne ve Büyükbabalar “kocamışlardan”
“Sevgi” hep sahnede,
Hiç de inmiyor, ama,
Evlatlar ancak, Anne-Babalarını “Huzurevine yatırdıklarında” rahatlıyor!
Fakat, bu durum da “aileyi tutkallayamıyor” çünkü,
“Sevgi Seli” gelince, “Huzursuzluk” tüm aile bireylerine “yapışıyor”


* * *
Kamu ve özel işyerleri daha da şenlikli!..
“Amir Memurunu, Memurlar amirini”
Neredeyse tüm memurlar;
“Tayyipçiler”,Kemalciler”,Devletçiler”,Demirtaşgiller”
Birbirlerini sevmiyor… Dahası…
“Bakkal Marketi”,Müşteri Satıcıyı” sevmiyor…
Dahası da var, “kimseler kimsecikleri sevmiyor”
Tarafların birbirine itimatı da kaybolmuş,
“Menfaatçilik” almış başını gidiyor,
“Olumsuzluk” her şeyde, her yerde,
“Sevgi”ortalıkta görünmüyor” ama,
“Huzursuzluk” her yerde, her şeyde görülüyor…


* * *
“Mahalle veya toplumsal hayat”
Ahlar, vahlar çekiliyor,
Arkadaşlıklar ölmüş, dostluklar göçüp gitmiş deniliyor,
“Daire kapıları birbirlerine bakanlar birbirini tanımıyor”
“Ölüler” bile evlerde, kimseciklerden habersiz (!),
Günlerce de yaşayabiliyor!
“Sevgi” HABİBAT(çılar) ile “gelmiş”
“Mahalle yapımızı” da yoketmek için gönderilmiş,
Hâl bu ama, “farkındalık” yaşanamıyor;
“Sevgi” denildikçe “ülkemiz/inancımız” yaşamı yokoluyor…
“Devlet Bireyden”, “Birey Devletten”, “Herkes birbirinden korkuyor
“Siviller” ile “Sivil olmayanlar”, birbirlerini “görmek bile” istemiyor,
“Toplumsal bütünlük aranıyor ama”
Bulduğumuz “huzursuzluk” başka bir şey olmuyor,


* * *

“Sevgi” denildikçe “Sevgisizlik” doğuyor…
“Sevgi” yaraları “iyileştiriyor(muş)”
Tüm “yaraların ilacı” oluyor(muş)
“Her şeyi tamir ediyor(muş)”
Denilse de, öyle olmadığı,
“Sevgi” denilenin “hiçbir işe yaramadığı” görülebiliyor;
“İnsanı, yaradandan ötürü sevin” denilse de,
Yeşeren “Sevgi olmuyor”, aksine,
“Sevgisizliği”, “Huzursuzluğu” kucağımızda buluyoruz…


* * *
“Beklenip de gelmeyen ruh: Sevgi”
“Sevgi” denildikçe “Sevgisizliğin” doğduğunu görebilmek için,
Pek fazla “akıllı (bilgili)” olmaya gerek yok;
“Ruh çağırır” gibi, “Eğer geldinse kapıya vur” denilip duruluyor ama,
Beklenip de gelmeyen ruh gibi”, “Sevgi” degelmiyor”,
Çağrıya uyup gelen “Sevgi” değil, “Sevgisizlikle gelen huzursuzluk” oluyor,


* * *
Ne varsa ‘yıkıyor’ ama...
“Sevgi” çağrısı gibi bir “işe yaramamazlığa”
Hemen herkes inanıyor;
“Tamir edemiyor”
Yarayı iyileştiremiyor,
“Sevgi” ya da “insan sevgisi”
Evrensel değer ölçüsü” yapılsa da,
Her “inanç sistemi”nin “değer ölçüsü” farklı,
Bu sebeple, “Evrensel değer ölçüsü olamıyor”
“Yapıştıramıyor”
Aksine, “Ayrıştırıyor,
Korunulması gereken ne varsa ‘yıktığı’ da görülüyor” ama,
“Sevgi” ÖLÇÜ OLMADIĞI için ortalıkta hiç görünmüyor…


* * *
“Sevgi ölçü değil, Ölçüsüzlük” oluyor…
“Sel” gibi “Sevgi” istenilse de,
“Bu istek” onu “toplumsal değer ölçüsü” yap(a)mıyor,
“Sevgi” denilen “değer ölçüsü” ortalıkta olmayınca da,
“Yapıştırıcı da” olamıyor,
Ortada “Sahte Sevgi” bulunduğu için de,
Olan sadece “kandırmaca”
O da “Sevgi” yerine “SevgiSİZLİK” yeşertiyor.
Sevgi” istenilmesi, “Ölçüsüzlük (Sahte Ölçü)” de oluyor ama,
“Değer ölçülerimize saldırı”
Bizi “Huzursuz/hasta” yapmayı da seviyor!..


* * *
“Mevlanacılık” ve “Yunusculuğun”
“Sevgi” temelli istekleri “Ölçüsüzlük” olduğu için,
Toplumdaki “çatışmalar”, ayrışmalar da durmak bilmiyor,
“Sevgi” veya “insan sevgisi” temelsizliği,
“Gerçek değer ölçüsü” olmadığı için,
Toplumun “ortak payda”sı da olamıyor,
“Yapıştırıcı/tamir edici” denilen,
“Bütünleştirmiyor ayrıştırıyor, yıkıcı da oluyor”
“Sevgi/İnsan sevgisi” amacı sözcülüğü “İslamdışılık” ama,
“Sevgi” yayıcısı “Mevlanacılık” ve “Yunusculuk”,
Bu hurafeyi “Din diye” yaşantımıza sokmuş bulunuyor…


* * *
“Sevgi/İnsan sevgisi” hurafesi neden isteniliyor?
Bilinebiliyor ki, “Sevgi/insan sevgisi ölçüsü(zlüğü)” yaygınlaştıkça,
İslam olan, “İslam olmaktan” çıkıyor,
“İslam olmayan” Müslümana “değer ölçüsü” yapılınca,
“Hıristiyan olan Müslümanca seviliyor”
“İslam, ancak Müslümanlar kardeştir” diyor ama,
Sevgi/Hoşgörü” istenilmeye görsün,
“Yahudilerle kardeş” de olunabiliyor,
İstenilen de zaten bu,
Dinlerin kardeşliği hurafesi” oluyor...


* * *
“Akledilemediği” için görülemiyor…
Yoksa niye düşünülmesin ki?
“Sevgi”nin insana değil,
“Allah’a ve O’nun yolunda olanlara” olması gerektiği yoksayılıp,
İslamdışılığa açılım” yapılıyor,
Mevlana’ya atfen:
Yaradanın tecellilerine aşıksa bir de, O’nun hatırına, kusurlar kusursuzlaşıyor.”
“Ölçüsüzlüğü ölçü” alınınca, “Hıristiyan olmanız” gerekmiyor, fakat,
“Hıristiyangibileşmeniz” kaçınılmaz oluyor,
“Mevlanacılık, Yunusculuk” ölçüsü(zlüğü), ‘İslam olan’ı çözüyor,
“Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek” Sevgisi (Yunusculuk),
“Müslüman olmayanı (Ötekini)”, “Müslümana sevdirmeye” yetiyor,
Kur’an-ı Kerim; “Allah için, sevin, Müslümanı dost edinin” diyor ama,
İslam’ın” yerini “Sevgi dini!!” alınca,
“Allah için sevmememiz gerekenleri, her türlü insanı seviyor”
“İslamı artık gereği gibi sev(e)miyorsunuz!”
“Yanlışlık/İslamdışılık” saygı görmemeli ama,
“Mevlanacılığın ve Yunusculuğun” saldırısı ile
Kimliği kırılan Müslüman”, yanlışa saygı duymaya başlıyor,
“İslam olan” ile, “Öteki (gayrimüslimler)” arasındaki fark,
“Sevgi dini”yle yokedilince,
“Müslüman kişi”, Hıristiyan ve Yahudi ile “aynileşiyor”,
Aynileşme, “Tek Tipleş(tiril)me”,
“İslam coğrafyasını işgal edince”
“İslamın din anlayışı” artık orada daha tutunamıyor,
“Hamken pişen yananlar” “İslam olanı” sulandırıyor,
“Yaratıktan şikayet, Yaratandan şikayettir”
Saldırısıyla da “kimliği kırılan” Müslüman,
Kendinden olmayana (Öteki’ne):
“Senin inancın ile benim inancım arasında fark var” diyemiyor,
“Farkındalığı” yokeden “Mevlanacılık”
“İslam din anlayışını” reforme etmesini sürdürüyor…


* * *
Ya Mevlana “alim değil” ya da “Mevlanacılık” Mevlana’dan değil…
“Mevlana”yı da çok uzun zaman olmayan önceden “tanıdık”
“Proje” var veya yok,
“Sevgi” denilen “din!!..”,
“Mevlana” üzerinden “Mevlanacılık” olarak “İslam’a saldırıyor”
“İnsan sevgisi” denilerek, “Müslüman kimlik” kırıldıkça kırılıyor,
Kasti olarak “Sevgi” denilip durulsa da,
Kur’an çağrısı “Akletmez misiniz?”i ölçü aldığımızda,
Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.)’nin,
Aşağıdaki dizeleri söylediğini kabul edebiliyoruz:

“Ben yaşadıkça Kur'an’ın bendesiyim
Ben, Hz. MUHAMMED MUSTAFA’nın yolunun tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse
Ondan şikayetçiyim, o sözden de şikayetçiyim”

Yukarıdaki “evrensel çağrısı” yoksayılıp yerine,
Mevlânâ’nın “ana evrensel çağrısı” olarak;

“Gel ne olursan ol, gel!
İster kafir, ister mecusi, ister putperest ol gel!
Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel”

Şeklindeki dizeler “Mevlana çağrısı” olarak sunuluyor:

Peki de, “Mevlana” denilen kişi, “eğer İslam alimi” ise,
Hangi “dizelerdeki” O’dur? Ya da hangi dizeler O’nundur?
“İlk dörtlük” dizeleri, “Gerçek Mevlana”,
“İkinci dörtlük” dizeleri ise, “Sahte Mevlana” oluyor,

Bir başka şekilde söylersek de,
İlk dörtlük; “İslam alimi Mevlana”nın,
İkincisi ise, “Mevlanacılığın/İslamdışılığın” öngörüsü oluyor:

“Putperest olsan da, Yüzkere tövbeni bozsan da, gel” demek;
“İslam dinini sulandırıyorum”,
Yerine “Sevgi dini’ni koyuyorum” demek oluyor;

“Hangi Mevlana, Hangi Mevlevilik, Hangi İslam” diye soruyorsanız,
UNESCO’lu “İnsanlığa Bırakılan Sözlü ve Manevi Başyapıt” anlayışı,
“İçi boşaltılmış Mevlana/Mevlevilik/İslam” oluyor…
“Sevgi-İnsan sevgisi” ya da “manevi başyapıt” ölçüsü(zlüğü),
“Mevlana”dan da, “İslam’dan da” olmuyor…


* * *
“Dikkat edin, kalbler… Allah'ı anmakla huzura kavuşur” (Ra'd/28),

“Sevgi” ile “huzur bulur” denilmiyor,
“Sevgi-İnsan sevgisi” hurafesi,
“Varın siz de biraz oyalanın” olur, Başka bir şey olmaz, olmuyor.
Söz edilen “kalp” de zaten, “Gerçek kalp”;
İnsan sevgisini” evrenselleştiren kalp ise, "Sahte kalp" oluyor.
Sahte Mevlana” üzerinden “Sevgi” hurafesi yaşatılıp,
“Gerçek Mevlana” ve “İslam dini” kapı dışarı ediliyor;
“Sahte Mevlana” ve “Mevlanacılık”;
Yeryüzüne “Tanrılarının Krallığını” bekleyenleri sevmek,
“Dinlerin birleştirmesi” amacına hizmet,
“İslam dinini yok etmeyi istemek gibi” oluyor…


* * *
“Her şey çift yaratılmıştır” (Zariyat/49)

“İnsanlık Tarihi” de zaten bunu gösteriyor,
“Sahteleri de var” ama,
“Gerçek din/mesaj” ya da “Doğru tercih” de bulunuyor,
“Sevgi dini” yanlışlığı, “İnsanı seven yaratanı severmiş” dese de,
“Doğru mesaj/tercih” almanın/yapmanın, “İnsan olmakla” ilgisi bulunmuyor,
Kimileri, “İnsanı seven yaratanı severmiş” iddialarıyla,
“İslam dinine fiilen saldırıyor”
Çünkü, “İslam dini”
“Habil” ve “Kabil” prototiplerini ya da ‘Sevme’ ve ‘Sevmeme’ tercihlerini,
İnsanoğlunun önüne zaten koymuş bulunuyor.


* * *
“O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi
imtihan etmek için...gökleri ve yeri...yaratandır..” (Hud/7)

Yeryüzü “İmtihan Salonu”,
İnsanoğlu da bu salonda “imtihan da” oluyor,
Sözkonusu bu “imtihan” da,
“Habil tercihi” yapmak da,
“Kabil tercihi” seçmekte mümkün,
“İnsanlık Tarihi”Tercih Tarihi’ oluyor.

“Allah’ı, Hz.Muhammed’i, SevMeyen insanı sevmeMek” tercihi,
Bu, “sevilmeyecek” kişiye “düşmanlık beslemek değil”,
“Habil Tercihi”ni yapmak oluyor,

“İmtihan” öncesi verilen “Gerçek Bilgi/Kur’an” de zaten,
“Kabil Tercihi” yapmayı “kişiye tavsiye etmiyor”
“Kur’an’ı yoksayan insanları”, “insan” diye “sevmek”,
“Sahte Bilgi”yi “tercih etmek” olur, oluyor…

“Gerçek Bilgi” ve “Sahte Bilgi” her dönemde ortada,
HABİL, insan ama, sevilmesi gereken; ”Özgür/lük”
KABİL, insan olsa da, sevilmeMesi gereken, “İtaatsiz/lik” oluyor.
“Mevlanacılık” veya “Yunusculuk”un,
“EVRENSEL SEVGİ / İNSAN SEVGİSİ” ölçüsüzlüğü
“İslamdışılık”, başka bir şey olmuyor…


* * *
Hz. Kur’an-ı Kerim diyor ki:

“Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun
-babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa-
Allah'a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin.
…Allah…Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak…
Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır.
İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır.
İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece
Allah'ın tarafında olanlardır.” (Mücadele/22)


Ahmet MUSAOĞLU - 09.05.2011
http://www.ahmetmusaoglu.org

Hiç yorum yok: