2 Ağu 2010

TRABZON’UN DİRENCİ KIRILMAK İSTENİYOR

Trabzon Ayasofya ve Maçka Meryemana(Sümela) Müzelerinde ve Trabzon üzerine oynanan oyunlara ve inanç turizmi aldatmacasına dikkat çeken Araştırmacı Yazar Hüseyin ALBAYRAK'ın "TRABZON’UN DİRENCİ KIRILMAK İSTENİYOR” Makalesini saygıdeğer izleyicilerimizin bilgilerine sunuyoruz.

***


Araştırmacı Yazar HÜSEYİN ALBAYRAK Yetkilileri Uyarıyor:

"TRABZON’UN DİRENCİ KIRILMAK İSTENİYOR"

Trabzon insanı çok acılar yaşamış ve büyük ihanetler görmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nda 18 Nisan 1916’da başlayan Rus işgalinde, asırlarca aramızda bolluk ve huzur içinde yaşayan yerli Rum ve Ermenilerin bir anda kimlik değiştirerek takındıkları hunharca tavrı ve yıllarca birlikte yan yana yaşadıkları Türlere karşı giriştikleri düşmanca saldırıları büyüklerimizden çokça dinledik, tarih kitaplarından okuduk.

Rus+Ermeni+Rum üçlüsünün ittifak ederek, Trabzon ve çevresinde yaptıkları mezalimin boyutlarını, bu vatandan hür ve huzur içinde yaşamak isteyen her insanın çok iyi bilmesi gerekir. İleride zaman zaman bu konulara da değineceğim.

Dün, süngü ve silahla yapılan işgal, şimdi taktik değiştirerek, turizm, gezi, maskesi altında yapılırken son olarak da dini ayin kamuflajı ile Meryemana Müzesi’nde ayin yapılmak isteniyor. Yıllardan beri bu konuda kademeli olarak sürdürülen girişimlerde haçlı zihniyeti başarı elde ederek, 15 Ağustos 2010’da ayın yapabilme iznini kopardılar.

Bazı ağızlardan özet olarak:

“Gelsinler, Sümala’da (Meryemana demeğe ağızları yakışmıyor) ayin yapsınlar. Bundan rahatsız olmayız. Yüzyıllar önce atalarının, cedlerinin, dedelerinin yaşadığı yerleri, ibadet ettikleri mekânları ziyaret edip ayinler tertip etsinler, bu çok doğaldır ve neticede bir inanç turizmidir” deniliyor.

Kendi ülkelerinde itibarını kaybeden Kilise, insanlarının yüzde 90’ı kiliselere uğramaz iken, birçok kilise bu yüzden kapanmış, iş yerine dönüştürülmüş, diskoya çevrilmiş iken bu papazların, bu Hıristiyan güruhunun kendi ülkelerinde çöken Hıristiyanlığı ayağa kaldırmak için uğraşacakları yerde, göz diktikleri Anadolu’ya yönelmeleri düşündürücü değil midir?

Biliyoruz ki “inanç turizmi” Vatikan patentli iğrenç bir tuzaktır. Dinler arası diyalog ihanetinin bir alt birimidir ve inanç turizmi denilerek, yurdumuzda ne kadar kilise kalıntısı varsa hepsinin onarımını bize yaptırarak, bu sayede Anadolu’nun bir “İncil coğrafyası” olduğunu fiilen göstermek ve buradan hareketle birtakım oyunlar tezgâhlamak peşindedirler. İnanç turizmi, Vatikan kaynaklı, dinler arası diyalog badanalı, yeni bir Sevr tezgâhıdır. Bu bir siyasal Hıristiyanlıktır.

Beş-altı yıl kadar önce; Yunan Dışişleri Bakanlığı içine düşürüldüğümüz bu zaaf ve acizlikten istifade ile Karadeniz Bölgesi’ndeki Hıristiyanlığa ait mevcut eski kilise ve tarihi eserlerin bir envanterini istemek cüretinde bulunabilmişti. Daha acı olan, bu envanter valiliklerce tanzim edilerek, Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından Şubat 2005’te Yunan hükümetine gönderilmiştir.

Bundan sonradır ki Trabzon’a dini turizm adı altında geziler, toplantılar, kongreler artmış ve Trabzon merkez kabul edilerek, dikkatler burası üzerine çekilmiştir. Girişimlerin ardı arası kesilmemiş, birinde hedefe ulaşılmasa bile, diğerinden geri kalınmamış ve azar azar, sindire sindire, alıştıra alıştıra hedefe varılmak istenilmiştir.

Yunanistan’ın başını çektiği bu haçlı seferleri olurken bizim saf beyinlerimiz ve yetkili makamlarımız tarafından; 500 yıl üzerinde hükümran olduğumuz ve halen de Müslüman ırkdaşlarımızın yaşamakta oldukları Yunanistan topraklarında bulunan (Cami, Mescit. Medrese, Bedesten, Çeşme, Kale, Vakıf, Han, Hamam..) gibi tarihi eserlerin bir envanterini, bunların bakımlarının yapılıp yapılmadığını sormak akıllara dahi gelmemiştir, gelememiştir.

Çok iyi biliyoruz ki, Türk ve Müslüman mührünü taşıyan birçok tarihi eser türlü bahanelerle yok edildi, Buralarda yaşayan Türk vatandaşların evlerinin çatılarını dahi aktarmalarına müsaade edilmedi, mülk satın almaları yasaklandı, satışların ise ancak Yunanlılara olmasına izin verildi. Ayakta kalabilip de yıkılmaya yüz tutan dini yapıların yüzüne hiç bakılmayıp bir an önce yok olmaları hedeflendi.

Buna karşı biz ne yaptık?

Trabzon’dan örnek verecek olursak; Sümela’yı onardık, Ayasofya’yı camilikten çıkardığımız yetmemiş gibi çevresini istimlâk ederek açıp, kiliseyi bütün heybetiyle ortaya koyduk, aynı şekilde Ortahisar Camii’nin çevresini açtık, Yenicuma Camii’ni de onararak, giriş kapısı üzerindeki görünmeyen haç işaretini görünür hale getirdik. Kızlar Manastırı ve çevre düzenlemesi, İngiltere Büyükelçisi’nin katkıları ile turizme açıldı.

Hıristiyan dünyası Anadolu’da iki merkez üzerinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Biri Diyarbakır olup burada Kürt vatandaşlarımızı kullanarak ve paralar akıtarak, çalışmalar yaparken, diğer merkez de Trabzon olup, Hıristiyan eserlerini ortaya çıkarıp Pontos Meselesi ile uluslararası bir müdahalenin zemininin hazırlanması hedeflenmektedir.

Bizler ise, deve kuşu misali, olup bitenler karşısında meselenin arka zeminini araştırmadan, küçük ve basit menfaatler ve turizm aldatmacaları ile başımızı kuma sokup, ahkâm kesiyoruz, cahilce beyanatlar veriyoruz.

Bu davranış, Türk’ün asaletine hiç yakışmıyor.”Su Uyur Düşman Uyumaz” atasözünden hareketle, olup bitenlerin evvelini ve sonrasını araştırmak ve her karış toprağında binlerce Şehidin kanı olan bu aziz vatan üzerinde karanlık emeller taşıyanların kara niyetlerine alet olmamak, uyanık olup oyunlara gelmemek gerekir.

Bu günkü yazımda diyeceklerim şimdilik bu kadar. Bu konuya ısrarla devam edeceğim.

Araştırmacı Yazar

Hüseyin ALBAYRAK
albayrakhuseyin61@yahoo.com

Hiç yorum yok: