18 Ağu 2010

SUMELA AYİNİ YORUMLARI

Ayin, Esnafa Ne Kazandırdı

Ayin izni ile Trabzon ve Maçka esnafı ne kazanmıştır: Hiçbir şey. Peki, ne kaybetmiştir. Şimdi pek belli değil, ama çok şey kaybetmiştir. Çok para kazanacağını sananlar, sinek avlayarak, avuçlarını yalamışlardır. Bu konuda;

Araştırmacı Yazar Mustafa YAZICI: “En önemli ders: Üç saatlik ayinin Trabzon’a çok büyük paralar bırakarak, turizm patlaması yapacağını sananların sukût-u hayale uğraması ve daima var olduğu söylenen art niyetin de ortaya çıkmasıdır. Çünkü: Trabzon’a gelenlerin sularını bile dışarıdan getirdikleri görüldü” diyor.

Verilen Büyük Taviz

AB’nin baskısıyla yetkililerimiz, din kisvesine bürünmüş Pontus’çulara çok önemli bir taviz vermiştir. Bu iznin demokrasiyle, barışla ya da inanç hürriyeti ile kesinlikle alâkası yoktur.

Trabzon Ayasofya ve İstanbul Ayasofya İbadete Açılmalı

Eğer yeklilerimiz inanç hürriyetini gerçekten savunuyorlarsa; hala vakfiye ve tapu ile cami olan başta Trabzon Ayasofya ve İstanbul Ayasofya olmak üzere bütün Ayasofya’ları derhal Müslümanların ibadetine açarak samimiyetlerini ispat ve Türk halkını ikna etsinler.

Zira Ayasofyalara; devletin bazı birimleri tarafından zoraki el konulmuş, asırlarca ibadete açık bu mabetlerde, Müslümanların ibadet etmeleri engellenmiştir.

Ayasofyaların Müslümanların ibadetine açılmasında hiçbir hukuki ve idari engel yoktur. Bunun aksi ipe un sermek, diğer ifade ile şark kurnazlığıdır. Ya ne vardır: sadece ve sadece bir kamu kuruluşunun Ayasofyaları cebren işgali vardır.


**

Şimdi sizlere Araştırmacı Yazar Mustafa YAZICI’nın “SÜMELÂ AYİNİ YORUMLARI” isimli Makalesini sunuyoruz.


SÜMELÂ AYİNİ YORUMLARI

Sümelâ Ayininden sonra yapılan değerlendirmelerin en güzeli, Trabzon Valiliğinin ve Emniyet Müdürlüğünün aldığı çok mükemmel emniyet tedbirleriyle asayişin sağlanması ve vaktiyle batılıların Sümelâ’dan kaçırdığı ve de devletin Yunanlılara o zaman resmen teslim ettiği tarihî eserlerin tekrar getirilip yerine konulmasıdır.

Güzel olmayanların başta geleni ise, üç saatlik ayinin Trabzon’a çok büyük paralar bırakma patlaması yapacağını sananların sukût-u hayale uğraması ve daima var olduğu söylenen art niyetin de ortaya çıkmasıdır. Çünkü: Trabzon’a gelenlerin sularını bile dışarıdan getirdikleri görüldü.

Töreni yöneten Rum Fener Patriği Bartholomeos; her türlü hoşgörü, sevgi, iyi niyet ilânına rağmen dokuz Osmanlı Padişahına övgüler yaptığı halde; Türk Yurdu Trabzon’u fetheden ve işgalci Rum yönetiminden kurtaran Fâtih’i hiç ağzına almadı. Acaba neden?

Hâlbuki din hürriyetini gayri Müslimlere Trabzon’da asıl Fâtih vermiştir. Aksi halde Sümelâ Manastırı bugüne kadar ayakta kalabilir miydi? Bir Ören yeri tutturmuş gidiyorlar.. Ben bu zehirli zokayı yutmadım. Yutanlar bunun zararını görmeye başladığı zaman gerçeği anlayacaklar.. Amma neye yarayacaktır?

Şimdi bu ayin sonrası not aldığımız yorumları özetleyelim:

1-Fener Rum Patriğinin bu ayini yöneteceği hesapta yoktu. Son anda ortaya çıktı. Demek ki, daha önce gerçekleştiremediği Trabzon’a girişi bu defa inadına gerçekleştirerek, herkesi mağlup etti. Zorla yapamadığını kültürel olarak yaptı. O’nun niyetiyle, 1916-18 yılları arasında İşgalciler desteğinde Trabzon’a Belediye Başkanlığı bile yapan Pontusçu Metropolit Hrisantos’un niyeti arasında hiçbir fark yoktur. Bugün Trabzon’a aynı zihniyet ve aynı ülkeler girmiştir. Atatürk’ün bile inadına O günler ne çabuk unutuldu?

2-Acaba Sümelâ’ya 88 yıl sonra yeniden niçin gelindi? Vaktiyle 1922’de Trabzon’dan neden çıkıldı da bugün tekrar geri gelinmek isteniyor? Madem birlikte yaşamak Kültür Mirası vardı, neden birlikte yaşamak terk edildi? Maçka’dan Selanik’e babalarının mezarına toprak götürmek neyin habercisi? Kıbrıs’ta neden birlikte yaşanamıyor? Hortlatılmak istenen Pontusçuluk ihanetini yapanlar bugün nasıl Cennetlik oldular? Neden Ramazanda Trabzon’da dua yapıyorlar? Oruç iftarına katılıyorlar? Acaba Hz. İsa ve Hz. Meryem gibi neden oruç tutmuyorlar? Ve Patrik, neden ayinde 1919-1924 yılları arasında –güya Türklerin yaptığı- Pontus Soykırımından bahsederek, “Pontus’ta öldürülen kardeşleri” ni andı(!?) Pontus Soykırımcılığı ilânı için mi Trabzon’a geldiler?

3-Madem hoşgörücü, sevgici ve barışçıdırlar neden Müslümanlar çocuklarına İsa ve Meryem adını taktıkları halde; onlar neden Muhammed ve Âmine(Emine)adlarını hiç takmıyorlar? Kim daha barışçı? Türkler onlar gibi ırkçılık yapıyorlar mı?

4-Ortadoğu ve Kafkas halkına barış gelecekmiş… Neden özellikle Ortadoğu ve Kafkas halkına? Bu onların barışının daha çok bozulacağını göstermiyor mu?

5-1700 senelik kuruluşu olduğu söylenen Fener Rum Patrikhanesinin Patriğinin yaklaşık dörtbin senelik bilinen tarihi olan ve İstanbuldan iki bin sene önce kurulan Trabzon’a akıl öğretmeye kalkması neyin nesidir? Trabzonlular barış ve sevginin ne olduğunu Patrikanedeki KİN KAPISI’nın temsilcisi Patrikten mi öğrenecek?

6-Soğuk Savaş dönemi bitmişmiş.. Şimdi Global ve Küresel şartlara uyulacakmış.. Peki:

a- Ayin günü Gümülcine’deki Yunan Fanatikleri yirmi adet civarında Osmanlı mezar kitâbesini neden kırdı?

b- Batı Trakya Türk’lerine yapılan ırkçı zulüm bitti mi?

c- Avrupa’da dağıtılan Pontus’çuluk haritaları niye çiziliyor? Bunca uyduruk Pontus Propagandası niçin?

7- Sümelâ’daki ayin taktiklerine bakınız: Acaba bunlar sizlere ne gibi mesajlar veriyor?

Sümelâ’ya gelen bazı guruplar Türk bayraklı atletler giyerek geldiler. Bu taktik olduğu kadar istismardır. Biz Trabzonlular bugüne kadar Trabzon’da böyle ne oyunlar gördük.

Patrik’in geçen sene Sümelâ’da ayinin kanunsuz olduğunu söyleyen Müze Müdiresi Nilgün Hanıma tokat atan ve “önce Pontus’çuyum, sonra Yunanım” diyen Selânik valisini Trabzon’a getirmemesi de bir oyundur.

O’nun yaptığı kabalıktan da özür dilenmesi de aynıdır. Çünkü: Patrik “Pontus’ta soykırıma uğrayan kardeşlerimiz için dua ediyoruz” sözünü ayinde söyledi. Ya da Televizyon ve gazeteler yalan mı yazdı? Bu 15 Ağustos tarihi Hz. Meryem’in göklere yükselme tarihi imiş.. Hâlbuki Haçlılar, Hz. İsa’nın Kur’ân-da haber verilen göğe yükselmesini bile kabul etmezler. “Hz.İsa’yı günâhlarımıza keffaret olarak çivilerle çarmıha gerdik” derler. Yani, Peygamber katilliğini kabul ederler. Bunun törenini yaparlar. Bugün on dört Hristiyan devletin bayrağında haç vardır. Bu Hz. İsa katilliğinin simgesidir. Patrik çıksın da bunu yalanlasın da görelim? Hz. İsa’yı Çarmıha gerdiğini söyleyenler bizi mi düşünecekler?

Allah’a reva mı? Trabzon’un kuşatma tarihi 15 Ağustos’tur. Taraflarca imzalanıp teslim edilme tarihi 26 Ekim’dir.

Maçka’daki ayin, kimseyi dinden etmezmiş.. Peki, Yunanistan’daki İslâm Yunanlıları dinden mi ediyor da Müslümanlara onca eziyet ediyorlar?

Yunan Kemençesi Sümelâ’da çalındı. Trabzon ve Karadeniz Kemençesi neden susturuldu? Birlikte çalınsaydı.. Kemençe ve Horonu Yunanistan’a giderken Trabzonlulardan öğrenip alıp götürmeleri ayrı konu.. Burada yapılan Uluslararası misyonerlikten öte Pontus’çuluğu ilân ve yaymadır. “İnancına güvenen İnanç hürriyetinden korkmaz” sözü bir resmî garanti değildir.. ”Geldiler, ayin yaptılar da ne oldu?” demenin ne olduğu ilerde belli olacaktır.

Rumca bilenler Maçka’da buluşmuşlar..Ortodoks Araplar da gelmiş. Araplar gitsin de Filistin ve Irak’ı kurtarsınlar..

Ayinin merkezinde 5OO kişi varmış. 3OOO kişi gelmiş.. Onlar Altındere vadisindeki dev ekrandan izlemişler.. Bütün dünya görmüş. Türkiye’nin ve Trabzon’un itibarı artmışmış.. Şimdiye kadar Türkiye ve Trabzon’un itibarı ve şöhreti dünyada yok mu idi ki üç saatlik haçlı ayini ile artmış..? Yoksa, Türkiye ve Trabzon –gafletinden- onların itibarını mı arttırmış..? Reklamını mı yapmış..? Bunu fark edenler nerede?

Yunan gazetelerine göre; “Artık Trabzon’da Meryem Ana ağlamayacakmış..” Meryem Ana’yı şimdiye kadar ağlatanlar, iftira edip hâşâ, fahişe diyenler, peygamber anasını sapıklıkla suçlayanlar kendileri değil mi idi?

Ayin Trabzon’da tarihi gün olmuşmuş.. Evet, amma, kimin tarihî günü? Haçlıların tarihî günü değil mi? Türklere ve Müslümanlara ne? Onlar kendi vatanlarında gurbette gibi. Öz yurtlarında garip ve parya gibi kaldılar.. Haçlılar uyandılar amma Trabzonlular da uyuyorlar mı?

Trabzonlular büyük misafirpervermişler.. Yeni mi anladılar? Yabancı basın artık Atina’da dev bir cami yapmayı da şart koşmuşlar. Tabii şart koşarlar. Kim daha kazançlı?

SONUÇ

Bazıları hâlâ -tarihî gerçeklerden haberleri olmadıkları için- tuşa gelişlerini, sırtlarının kültürel manada mindere yapışmasını yenilgi saymayarak- halk tabiriyle- hâlâ cıvızlıyorlar ve de yapılan eleştirileri ifrat sayıyorlar.

Bazılarının da para için Trabzon’u sevdikleri ortaya çıktı. Ayinciler onlardan daha bilinçli. Ayincilere kananların asıl yenilgileri burada. Bizim yaptığımız eleştiri ve uyarıları da - Hz. Musa ve Hızır Aleyhisselâm Kıssasını da kavrayamadıklarından - ilmen basite alıyorlar. Halbu ki, bizim eleştiri ve uyarılarımız Hızır Aleyhisselâm’ın Hz. Musa’ya uyarısı gibidir. Diyelim ki, bizim eleştiri ve uyarılarımızı yorumlayamayanlar Hz.Musa hükmündedirler. Fakat biz de Hızır Aleyhisselâm hükmünde uyarı ve eleştiriler yapıyoruz.

Karadeniz’de gemiyi deliyor görünüyoruz, amma gerçekte gemiyi korsan hükmündeki Pontus’çulardan kurtarmaya çalışıyoruz. Kaç kişi farkında? Vatandaş ve yazar olarak devlet ve vatanımızı, devlet ve vatanımızın dostu olmayanlara peşkeş mi çekelim? Kalemimiz de satılık değildir. Fakat bu ayin korsanlığını gördükten sonra - Cennet vatanım beni bağışlasın - o emretmedikten sonra daha böyle şeyler için yazı da yazmamaya karar verdim.

Nasıl olsa herkes sonuçta kendine düşen ceza ve mükâfat payını alacaktır. Çünkü: Asıl davacı tarih ve vatandır..

Bu eleştirilerimiz hep bütün insanlığın saadeti içindir. Hani ya bu iddiacılar gerçekten barışçı olsa da Yurda da Cihana da Sulh gelse.. Fakat Yüce Allah’a teslim olmadan bu mümkün mü?

Önce Allah’a gerçekten teslim olunduğunu herkes görsün. Hiçbir şekilde O’na şirk koşulmasın. Mahlûk Hâlık’a akıl öğretmeye kalkmasın. Tevhid inancı Kelime-i Tevhîd ve Kelime-i Şahadet olarak bütün dünyada, bütün konularda uygulansın. Örnek insanlık ortaya konulsun.. İZM’lerden, putçuluktan, muharref dinlerden de Hak Dine rücu’ edilsin.. Çünkü: Çağımızda bütün dünya bu kardeşliğe ve saadete hasrettir…

Bakalım vuslatı ne zaman? Ebedî saadet de buna bağlıdır. Ayin ne ki?


Mustafa YAZICI
Araştırmacı Yazar

Hiç yorum yok: