29 Kas 2010

Mavi Yemiş (Likapa) Yetiştiriciliği Yaygınlaşıyor


Doğu Karadeniz Bölgesi’nde rakımı 300 metrenin üstündeki yüksek bölgelerde kendiliğinden yetişen yaban mersini, likapa, ligarpa, lifos, kaskanaka, ayı üzümü ve çoban üzümü gibi birçok isim ile anılan, Latince ismi ‘Vaccinium’ olarak bilinen meyve Türk Dil Kurumu tarafından Mavi Yemiş olarak adlandırıldı.

Rize’de bir süre önce kültürlü olarak yetiştiriciliğine başlanılan maviyemiş üretimi; Rize Üniversitesi, Rize Tarım İl Müdürlüğü, Rize Ziraat Odası ve Rize’de kurulan Likapa Derneği’nin başlatmış olduğu çalışmalar ile yaygınlaştırılıyor. Rize’nin İkizdere İlçesi’nde geçtiğimiz yıl Likapa Derneği’nin öncülüğünde oluşturulan uygulama bahçesinde 6 ton kültürlü mavi yemiş üretildi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç,
“Gelişmiş ülkelerde büyük önem taşıyan bu meyve ilaç sanayisinde olduğu gibi kozmetik sanayisinde de önemli bir yere sahiptir. Rize’de üretimi her geçen gün artmaktadır. Geçtiğimiz yıl il genelinde 10 ton civarında üretildiğini tahmin ediyoruz. Rize Ziraat Odası olarak üretimi arttırmak için önümüzdeki günlerde 168 muhtarlığa 2 bin 300 adet maviyemiş fidanı dağıtacağız” dedi.

MAVİYEMİŞ BİLİMSEL OLARAK İNCELENİYOR

Rize’de maviyemiş üretimi Rize Üniversitesi tarafından da destekleniyor. Rize Üniversitesi Pazar Meslek Yüksek Okulu’nda fidan üretimi için çalışmalar sürerken, Rize Üniversitesi bünyesinde Sütlüce Köyü’nde faaliyete sokulan Maviyemiş Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde ürünle ilgili bilimsel çalışmalar yürütülüyor.

Rize Üniversitesi Pazar Meslek Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akbulut, maviyemiş üretimine dünyanın ilgisinin her geçen gün artığını belirterek, “Vaccinium olarak bilinen bu meyvenin 143 türü bulunuyor. Bölgemizde bu türlerden adi yaban mersini, bataklık yaban mersini ve kültürlü olarak kabul edileni üretilmektedir. Dünyada ilgi gören bu meyveyle ilgili 1977 yılı ile 2009 yılları arasında üçü ABD’de olmak üzere toplam 9 sempozyum düzenlenmiş.

Bizim bölgemizde bulunan türlerden dünyada yılda ortalama 350 bin ton üretiliyor. Üretimde 200 bin ton ile ABD ilk sırayı alırken 94 bin ton ile Kanada ikinci sırada yer almaktadır. Dünyada üretim yoğunluğu açısında diğer bölgeler; Baltık bölgesi, Türkiye ve Japonya’dır. Bitki direnajı yüksek ve asitli toprağı sevdiği için üretiminde bölgemiz son derece elverişlidir” dedi.



VİTANİM DEPOSU

Maviyemiş; yaşlanmanın yavaşlatılması, hafıza ve beyin hastalığı, Alzheimer, kanser, böbrek sorunları, antioksidanlar, yakın ve uzak görme bozuklukları gibi birçok sağlık problemine iyi geliyor. İlaç sanayisinde kullanılan meyve ayrıca sabun ve vücut losyonu yapımında da tüketiliyor. Meyve yüksek miktarda A, C, E vitaminleri, demir, betakaroten ve lif içeriyor. Antioksidan sıralamasında; Brokoli, çilek, ve domates maviyemişten sonra geliyor.

www.61haber.com - 27.11.2010

TBMM Kanser Araştırma Komisyonu Araştırmasına Göre: “Çernobil” Masum


TBMM Kanser Araştırma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın “Kanserde Çernobil'e takılıp, diğer zararlı etkenleri unuttuk” dedi.


TBMM Kanser Araştırma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın, Çernobil faciasının Doğu Karadeniz bölgesinde kanser vakalarını artırdığına dair bir emareye rastlanmadığını tespit ettiklerini bildirerek, ''Çünkü buradaki tüm vakalar; Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi aynı benzerlikte'' dedi.

Kemalettin Aydın başkanlığındaki komisyon üyeleri, Trabzon'daki ilk ziyaretlerini Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyo Onkoloji Bölümü'ne yaptı. Buradaki tıbbi cihazları inceleyen üyeler, başhekim Ekrem Algül ile diğer yetkili personelden bilgi aldı.

Buradan Trabzon Valiliğine geçen komisyon üyelerine, toplantı salonunda İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerince il genelindeki kanser vakalarıyla ilgili brifing verildi.

Komisyon Başkanı Aydın, bilgilendirme öncesi yaptığı açıklamada, Çernobil faciasının ardından Doğu Karadeniz'de kanser vakalarında artış olup olmadığını tespit etmek, maden ocaklarının insan ve çevre sağlığına etkisini belirlemek üzere bilim insanları, sivil toplum örgütleri temsilcileri ve halktan konuyla ilgili bilgi almak adına 3 gündür bölgede olduklarını hatırlattı.

Özellikle Çernobil hadisesinin yaşandığı dönemde en fazla radyasyonun olduğu iddia edilen Pazar, Çayeli, Ardeşen ve Fındıklı ilçelerinde halkı dinlediklerini, daha sonra maden şehri Gümüşhane'ye gittiklerini anlatan Aydın,

''Gümüşhane'de de madenlerin insan sağlığı üzerinde bir etkisi olup olmadığı ve işletme boyutunda olan madenlerin çevreyle temasının nasıl olduğu konusunda incelemelerde bulunduk'' dedi.

Bölgedeki izlenimlerini aktaran Aydın,

''Uluslararası kanser değerlendirmesini yaptığımız zaman bu bölgenin hem diğer ülkelerle hem de Türkiye'nin diğer bölgeleriyle bir farklılığı olmadığını gördük. Bu konuda Ankara'daki bilim insanlarından aldığımız veriler de buydu, burada aldığımız veriler de bunu gösteriyor'' dedi.

-''EMAREYE RASTLANMADI''

Aydın, Çernobil faciasının bölgedeki kanser vakalarında artışa neden olup olmadığı konusunda şu tespitlerde bulunduklarını açıkladı:

''1986'dan beri bölgede özellikle psikolojik travma diyebileceğimiz boyutta karmaşaya, insanların psikolojisini dahi karıştıran ya da sorunlara neden olan Çernobil ile ilgili olarak hem Atom Enerjisi Kurumundan hem de diğer üniversite verilerinden, Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi, TÜİK verilerinden ve bölgede yaptığımız incelemelerden de Çernobil faciasının bölgemizdeki kanser vakalarını artırdığına dair bir emareye rastlanmadı. Çünkü buradaki tüm vakalar, Türkiye'nin her yerinde olduğu benzerlikte. Herhangi bir artışa neden olmadığını tespit ettiğimizi paylaşmak istiyoruz.''

Türkiye'deki kanser vakalarına bakıldığında erkeklerde 'akciğer', kadınlarda 'meme' kanseri gibi kanser türlerinin önlenebilir olduğunun görüldüğünü söyleyen Aydın, şunları kaydetti:

''Dünyadan farklılığımız bu. Bizdeki önde olan kanser vakaları, önlenebilir durumda. Özellikle akciğer kanserinin önemli bir oranda, yüzde 80'ler oranında sigaraya bağlı olduğu biliniyor. Sigarayla ilgili kanunun daha katı kurallarla uygulanması açısından eğer eksiklik varsa bunların giderilmesini arzu ediyoruz. Bu konuda Türkiye'nin dikkat etmesinin gerekli olduğunu belirtiyoruz komisyon alarak. En önemli unsur sigara.. Diğer taraftan da ön taramalarla ve toplumsal bilgilendirmelerle, erken tanıyla yüzde 100 yaşamın sağlanabileceği meme, prostat, mide, bağırsak kanserleri konusunda toplumsal bilgilendirmenin artırılmasına ihtiyaç olduğunu gördük.''

Aydın, Komisyonun 4 aylık çalışmasını 3 Aralık'ta tamamlayacağını ve hazırlayacakları raporu Meclis Genel Kurulu'na sunacaklarını belirtti.

Komisyonun Trabzon'daki temaslarına TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Cevdet Erdöl de katıldı.

www.61haber.com - 29.11.2010

KARADENİZ, S.O.S. VERİYOR


AÇÜ Araştırmasına Göre; 3.700 Endemik Bitki Türüne Ev Sahipliği Yapan ve Zengin Floraya Sahip Karadeniz’de, 1.500 Adet Bitki Türünden 243'ü Risk Altında..



Artvin Çoruh Üniversitesi (AÇÜ) tarafından yapılan bir araştırmada bölgedeki bin 500 bitki türünden 243'ünün risk altında olduğunu ortaya koydu.


AÇÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Orman Botaniği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Eminağaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin 11 bin civarında eğrelti ve tohumlu bitki türü ile yaklaşık 3 bin 700 endemik bitki türüne ev sahipliği yaptığını vurgulayarak, zengin bir floraya sahip olduğunu söyledi.


Artvin'in de bu zengin flora içinde önemli bir yeri olduğuna işaret eden Eminağaoğlu, yöredeki Hatila Vadisi ile Karagöl-Sahara Milli Parkları'nın özellikleri itibariyle korunması gerektiğini kaydederek, özellikle bu bölgedeki tarım, turizm, yol inşası ve çevre halkının yaylacılık geleneğine bağlı müdahalelerinin bitki çeşitliliğine zarar verebileceğini aktardı.


Bölgedeki tahrip ve bozulmaların gelecekte belirlemesine imkan sağlamak için ''Artvin İli Zengin Bitkisel Tür Çeşitliliği'' adıyla bir araştırma yaptıklarını bildiren Eminağaoğlu, Artvin'de yaklaşık 1.500 civarında bitki türünün varlığına dikkat çekerek, şöyle konuştu:


''Yörenin iklimsel koşulları, sahip olduğu jeolojik ve jeomorfolojik çeşitliliği, doğa koruma açısından olağanüstü öneme sahip bir bitki örtüsünün ortaya çıkmasına neden oldu. Floristik açıdan zengin olan Artvin'de uluslararası sözleşmelere göre risk altında olan ve korunması gereken çok sayıda bitki türü ve habitatları (bir organizmanın yaşadığı ve geliştiği yer) mevcut.


Çalışmanın ana materyalini 1993-2009 yılları arasında Artvin'den toplanan yaklaşık 8 bin adet bitki örneği oluşturuyor. Artvin'de endemik ve endemik olmayan nadir bitki türleri, başta Türkiye florası olmak üzere yörede yapılmış flora çalışmaları taranarak saptandı. İl genelinde doğal yayılışa sahip bin 500 bitki türünden 158'i endemik, 85'i endemik olmayan nadir bitki olmak üzere toplam 243 adeti risk altında. Bu nadir bitkiden 65'i küresel, 66'sı Avrupa, 112 adeti ise ulusal ölçekte nadir türler arasındadır.''



-''BİRÇOK TÜRÜN TOHUMU, TOHUM BANKASINA KAZANDIRILMALI''-


Artvin'de nesli yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan türlerin yer aldığı alanların mutlak korunması gerektiğine dikkati çeken Eminağaoğlu,


''Bölgede inşaatı devam eden 4 barajın yanı sıra Çoruh Nehri'nin yan kolları üzerinde yaklaşık 20 baraj daha yapılması planlanıyor. Yörede böylesine geniş çaplı bir baraj programının uygulamaya konulması, Avrupa'nın ve Asya'nın en önemli bitki alanlarından Çoruh Vadisi'ni geri dönülemez ölçüde tahrip edecektir'' dedi.


Eminağaoğlu, Çoruh Vadisi'nde yayılış gösteren ve yok olma tehlikesi altında bulunan endemik ve endemik olmayan nadir bitki türlerinin koruma altına alınması gerektiğini belirterek, ''Çoruh Vadisi'nde yayılış gösteren birçok türün tohumu, tohum bankasına kazandırılmalıdır. Akdeniz kökenli olup yalnızca Çoruh Vadisi'ndeki barajlar altında kalacak alanda yayılış gösteren bitkilerin kurulacak Artvin Botanik Bahçesi'ne taşınması açısından elde edilecek bulgular ve materyaller önemli kazanımlar sağlayacak'' diye konuştu.


Araştırma alanındaki ''subalpin'' ve ''alpin'' olarak adlandırılan meraların çevre halkı tarafından kışla ve yayla olarak kullanıldığını ifade eden Eminağaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Yaylacılık geleneğini devam ettiren yöre halkı yaz aylarında hayvan sürülerini bu alanlara getirmektedir. Düzensiz ve aşırı otlatma, bu alanlarda doğal dengenin bozulmasına ve mera alanlarının değerini yitirmesine neden olmaktadır. Büyük bir turizm potansiyeline sahip ilin yaylaları için sosyoekonomik yapıyı bozmayacak şekilde bir master planı hazırlanmalıdır.''



-''TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLERDE AZALMALAR OLACAK''-


Doç. Dr. Özgür Eminağaoğlu, doğal alanlara en fazla zarar veren faktörün başında yol çalışmaları olduğuna dikkati çekerek, ''Özellikle ekosistemleri küçük parçalara bölmesi ve doğrudan habitat kaybına yol açması, yol çalışmalarının çok dikkatle değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Bu nedenle yeterli yol yoğunluğuna sahip olan yörede, yol yapım çalışmaları derhal durdurulmalıdır'' dedi.


Tıbbi, ıtri, baharat, süs, yakacak, hayvan yemi gibi bitkilerin doğadan toplandığını vurgulayan Eminağaoğlu, ''Bunların bir kısmı bölgede kullanılmakta, bir kısmı ise yurt dışına satılmaktadır. Bu olaylar sonucu endemik veya endemik olmayan nadir bitkilerin, özellikle bazı tıbbi ve aromatik bitkilerin popülasyonlarında belirgin azalmalar olacak'' diye konuştu.


Doğaya, maden işletmeciliğinin yapılacağı alanlardaki tesislerin de büyük zarar verdiğini belirten Eminağaoğlu, şunları kaydetti:


''Artvin'de 44 adet nadir olmak üzere 545 bitkinin saptandığı Cerattepe mevkisi ve yaklaşık 70 adeti endemik olmak üzere 800 civarında bitki türünün doğal yayılışa sahip olduğu Yusufeli ilçesindeki maden cevherleşme sahaları bunlara örnek olarak verilebilir. Bu maden sahalarında saptanan yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan nadir bitki türlerini, madencilik faaliyetlerinin olası olumsuz etkilerinden korumak için gerekli tedbirlerin alınması gerekir.''


Kaynak: www.61haber.com - 29.11.2010

27 Kas 2010

EĞİTİM BİR-SEN TRABZON ŞUBE’NİN 3. OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI


MEMUR-SEN’e bağlı Eğitim Bir-Sen Trabzon Şube Başkanlığı’nın
3. Olağan Genel Kurulu, bugün yapıldı. İki liste ile gidilen seçimde Mehmet Kara’nın başını çektiği liste, 98 oyla seçimi kazandı.



MEMUR-SEN’e bağlı Eğitim Bir-Sen Trabzon Şube Başkanlığı’nın
3. Olağan Genel Kurulu, bugün (27.11.2010 Cumartesi Günü) Saat 10.00’da Trabzon (FEN) Lisesi Mehmet Ali Yılmaz Konferans salonunda yapıldı.



Genel Kurula mevcut 150 delegeden 106 kadarı, bazı sendikaların ve partilerin temsilcileri katıldı.



Genel Kurul toplantısı, ebediyete irtihal eden Türk Büyükleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadaşları ve eğitim camiasından ebediyete irtihal edenlerin ruhları için saygı duruşu ve toplu halde söylenen İstiklal Marşı ile başladı.



Genel Kurul Divan Kurulu; Rasim Yaylı’nın başkanlığında, Muhammet Siyah ve Yaşar Şanlı’dan oluştu.



İlk önce Eğitim Bir-Sen Trabzon eski Şube Başkanı Arslan Balta söz aldı. Başkan Balta:


“Sendikal çalışmamızın her aşamasına, Anadolu’da gelinlik kızların çeyizine verdiği emeği ve alın terini verdik, gösterdiği özeni gösterdik. Bundan sonra da aynı özenin gösterileceğine inanıyorum. Zaten bu camia bu özen ve dikkatin yok olmasına müsaade etmeyecektir.


Katılımcı demokrasinin, çoğulculuğun ve çağdaş bir yönetimin vazgeçilmezi olan birlikte yönetmeye talip olduk. Açık, şeffaf, hesap verebilir bir anlayışla sendikamızı yönetmeye çalıştık” dedi.


Başkan Balta devamla; “İnancımız odur ki, sendikamız, en kritik zamanlarda bu toplumun özü, vicdanı ve sağduyusu olmayı başarmıştır” dedi.


Balta, sendikanın kurucusu merhum başkan Mehmet Akif İnan’ı rahmetle andıktan sonra başkanlık yaptığı süre içerisinde kendilerine ve ekip arkadaşlarına ve değerli eşlerine ve üyelere teşekkür etti.
Başkan Balta:


“Şunu bilmenizi istiyorum. Bu seçkin camiaya başkanlık yapmak, hayat boyu üzerimde taşıyacağım en büyük onur, çocuklarıma bırakacağım en büyük miras olacaktır. Yolunuz açık, geleceğiniz aydınlık olsun. Allah yar ve yardımcınız olsun. Allah’a emanet olun. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyor, saygılar sunuyorum” diyerek, sözlerini bitirdi. Başkan Balta'ya hizmetlerinden ötürü bir şilt takdim edildi.





Bundan sonra söz alan MEMUR-SEN Bölge Başkanı Mehmet kazancı:


Bunalım dönemlerinde değişik insan karakterleri vardır. Bunlardan ‘Sin külahın görünmesin diyenler..’ ya da ‘yüreğini ortaya koyarak, yılmadan, korkmadan kendisini ortaya koyanlar..’. MEMUR-SEN 1995’de kuruldu. Bütün engellemelere rağmen zor şarlarda kuruldu. O tarihlerde çileye talip olmayan nicelerini gördük. Ama Allah’a şükürler olsun, engelleri aştık. Yanlışlığa tavır koyuldu.


Demokratik Toplum, Demokratik Devlet… Devlet, Milletin hizmetinde bir devlet olmalıdır. Atı, at arabasının arkasına değil, önüne bağlamaktır, esas olan. Anayasa’da hala değişecek maddeler var. Bunlar halledildiği zaman atı, arabanın önüne bağlamış oluruz. Bu genel kurulun hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” dedi.



Ardından söz almak isteyenlere 5’er dakikalık söz hakkı verildi.


Genel kuruldaki görüşmelerden sonra Divan Heyetine Mehmet Kara’nın başını çektiği beyaz liste ve Hüseyin Yıldırım’ın başını çektiği sarı liste ulaştı. Her iki liste arasında yapılan oylamada Mehmet Kara’nın listesi olan “beyaz liste” 28 oya karşılık, 98 oyla seçimi kazandı.


Bu duruma göre,


ŞUBE YÖNETİM KURULU(Asil Üyeler)

1-Prof. Dr. İlhan Deniz, 2-Mehmet kara, 3-Vedat Uzuner, 4-Tevfik ince, 5-Fatih Karabina, 6-Salim Günaydın, 7-Özgür Demirel


ŞUBE YÖNETİM KURULU(Yedek Üyeler)

1-Zafer Mollahüseyinoğlu, 2-Ahmet Bektaş, 3-Muhammet Ali Danışman, 4-Ahmet yanık, 5-Yavuz Üstündağ, 6-Ayten Kazancı, 7-Sebila Ayhan


ŞUBE DENETLEME KURULU(Asil Üyeler)

1-Süleyman Öztürk, 2-Celal Zihni, 3-Ahmet Bektaş(Mem.), 4-Zekeriya Yüksel, 5-Ergün Yılmaz


ŞUBE DENETLEME KURULU(Yedek Üyeler )

1-Pirağa Cüre, 2-Yaşar bayram, 3-Hatice Yüksel, 4-Serpil altuntaş, 5-Güntaç bayraktar


ŞUBE DİSİPLİN KURULU(Asil Üyeler)

1-Hüseyin Kültür, 2-Yaşar Adıgüzel, 3-Bekir Güngör, 4-Mehmet Yerekapan, 5-Ahmet üçüncü


ŞUBE DİSİPLİN KURULU(Yedek Üyeler)

1-Adem POLAT, 2-Aylin Yaylı, 3-Nuran Yanık, 4-Orhan Karapınar, 5-Zühtü Kalma'dan oluştu.

HABER: Trabzon Haber Ajansı

GENEL KURUL'DAN GÖRÜNTÜLER





























FOTOĞRAFLAR: Muhammet YAVRUOĞLU

25 Kas 2010

İ.T.Ü. Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin’in Annesi Vefat Etti

İstanbul Teknik Üniversitesi(İ.T.Ü.) Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin’in annesi 24 Kasım 2010 Çarşamba günü Hakk’ın rahmetine kavuştu.


Merhumenin cenazesi, yarın (25 Kasım 2010 Perşembe Günü) ikindi namazını müteakiben Rize İli, Pazar İlçesi Merkez Sahil Camii’nde; kılınacak cenaze namazından sonra aile kabristanlığında toprağa verilecektir.

Merhumeye Allah’tan rahmet, meslektaşımız Sayın İTÜ Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin hocamıza ve merhumenin sevenlerine sabırlar dileriz.



HABER: H.K.M.O.


TRABZON HABER AJANSI

24 Kas 2010

KKTC Dışişleri Bakanı Özgürgün: “Ne Özgürlüğümüzden Vazgeçeriz, Ne de Türkiye’mizden..!”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti(KKTC) Dış İşleri Bakan Hüseyin Özgürgün Trabzon İl Genel Meclisi’nden Dünyaya seslendi: “Ne Özgürlüğümüzden vazgeçeriz. Ne de Türkiye’mizden..!” dedi.

KKTC Dış işleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’e Meclis Başkanı Haydar Revi, plaket verdi. Plakette iki ülkenin bayrakları vardı.


Trabzon İl Genel Meclisi’nde Kıbrıs Davasını meclis üyelerine anlatan KKTC Dış işleri Bakanı Hüseyin Özgürgün Kıbrıs Adasındaki 3. Kuşak Trabzonlu Kıbrıs Vatandaşlarının varlığını da şu şekilde yorumladı. ”Trabzonlu yurttaşlarımızın direnci, mücadele azmi, bizim de aynı özelliklerimizle tıpatıp uyuşuyor”


KKTC Dış İşleri Bakanı Hüseyin Özgürgün Trabzon’daki ziyaretlerinde Dünyaya dönük, en anlamlı mesajını Trabzon İl Genel Meclisindeki konuşmasında yaptı.


Meclisin dünkü toplantısına katılan Özgürgün, il genel meclisinde dakikalarca ayakta alkışlandı. Özgürgün, Kıbrıs davasının Türkiye ve Trabzon’da çok iyi bilindiğini belirterek:

“Ne özgürlüğümüzden, ne bağımsız hür devlet hedefimizden ne de Türkiye’den vaz geçeriz” dedi.


Meclis üyelerinin Kıbrıs davası ile ilgili sorularını cevaplandıran Özgürgün, KKTC’nin attığı her barış adımının Rumlar tarafından ret edildiğine de dikkat çekerek:

“Biz barış istiyoruz, onlar adanın Rumlaşmasını. Aramızdaki fark bu “ dedi.


Dönüşümlü başkanlık sistemini de kabul ettiklerini, hatta 4 yıl Rum 2 yıl Türk başkan olsun teklifi bile getirdiklerini belirten Özgürgün:

“Ama Rumlar, Türk başkan göreceğime ölürüm daha iyi diyebiliyorlar, Böyle bir anlayışla nasıl beraber yaşayacağız” dedi.


Adaya Trabzon’dan gelip 3. Kuşak KKTC vatandaşlarının uyum sorunu hiç yaşamadıklarını da belirten Özgürgün:


“3. Kuşak Trabzonlular bakanlığa kadar yükseldiler. Milletvekili bile oldular. Ben şahsen 3. Kuşak KKTC vatandaşı Trabzonluların mücadele azmi ile biz Kıbrıslı Türklerin mücadele azmindeki benzerliğe büyük saygı duyuyorum” şeklinde konuştu.

KKTC Başkanı Hüseyin Özgürgün Trabzon İl Genel Meclisi üyelerinin Kıbrıs davasındaki hassasiyetlerinden memnun kaldı.


AB’nin Kıbrıs Rum kesimini bünyesi içerisine alması ile büyük bir siyasi gaflet içine düştüğünü belirterek, Trabzon ile Girne ve Lefkoşa arasındaki uçak seferlerinin de düzenli olarak yapılmasından yana olduklarını belirtti.

Özgürgün, Trabzon İl Genel Meclisi üyelerini de Kıbrıs’ta Meclis çalışmalarını izlemeye davet etti.


HABER-FOTO: Erdoğan TAFLAN




TRABZON HABER AJANSI

Trabzon İl Genel Meclisi’nde ÖĞRETMENLER GÜNÜ Kutlandı

Trabzon İl Genel Meclisi; 24 Kasım ÖĞRETMENLERİ GÜNÜ’nü İl Genel Meclisi Salonunda, öğretmen kökenli, meclis üyeleri ile birlikte kutladı.


İl Genel Meclisi Başkanı Haydar Revi, meclisin öğretmen kökenli üyelerine birer çiçek takdim etti ve Trabzon İl genel Meclisinde öğretmen kökenli üyelerin bir önceki meclise göre daha çok olmasını da “olumlu bir durum” olarak nitelenirdi.


Meclisin öğretmen kökenli üyeleri şu isimlerden oluşuyor. Ahmet Refik Yıldız, Yüksel Çoşkun, Osman Kara, Mehmet Kara, Şenol Bahadır, Harun Demirci, Sedat Gözaçan, Ekrem Duman ve Hüsnü Kaya.


Öğretmen kökenli meclis üyeleri; öğretmenlikten sonra seçilmiş insanlar olarak, toplumu aydınlatma görevine devam ettiklerini belirttiler.


Öğretmen kökenli meclis üyeleri öğretmen olmaktan büyük onur duyduklarını ve daima öğretmen olarak kalacaklarını da belirterek, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, Meclisin toplantı gündemini kendilerine ayrılmış olmasından da bütün öğretmenler adına büyük mutluluk duyduklarını belirttiler.




HABER-FOTO: Erdoğan TAFLAN

TRABZON HABER AJANSI

FÜZE KALKANI VE BOP’IN MEMURLARI / Gazeteci Yazar: Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu


Ezilen halklara ihanet etmek, Türk halkına yalan konuşmak!


NATO'NUN VARLIK NEDENİ

Portekiz’in başkenti Lizbon’da yapılan NATO zirvesinin en önemli gündem maddesi kuşkusuz ki, füze kalkanı sisteminin kurulmasıydı.

Bu olay neden dünya ve Türkiye için önemli?

NATO’nun Türkçe açılımı; Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü.

İkinci Dünya Savaşı sonrası, Sovyet Bloku’na karşı kurulmuş olan NATO aynı zamanda, Dünya sermayesinin ve onun en büyük organize gücü ABD’nin egemenlik stratejisinin silahlı gücü.

Türkiye de, sözde Sovyet tehdidi gerekçesiyle, DP döneminde 1952’de NATO’ya girdi.

Dünyanın çeşitli yerlerinde ve tabi Türkiye’de kontrgerilla-gladyo örgütlenmelerine de giden NATO, Sovyetlerin dağılmasından sonra, ‘’dünyanın her noktasındaki olayları bir güvenlik sorunu olarak gören’’ yeni bir anlayışa (konsepte) oturtuldu. Küreselleşme sürecinde ABD’nin Yeni Dünya Düzeni oluşturma hedefinin, bu hedefin en önemli projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin yaşama geçirilmesinin en önemli askeri ve stratejik dayanağı oldu.

Öyle ki, artık Ortadoğu, Ortaasya, Karadeniz, Afganistan başta olmak üzere birçok yerde ABD’yi değil, NATO’yu görüyoruz. Yani NATO, ABD (Bir ölçüde AB) ya da küresel sermayenin pis işlerinin ve gelecek hesaplarının meşru bir zemini haline getirildi.

YILDIZ SAVAŞLARINDAN FÜZE KALKANINA

ABD, artist başkan Ronald Reagan döneminden bu yana füze sistemleri ile ilgili kapsamlı çalışmalar yapıyor. ‘’Yıldız Savaşları’’ olarak bilinen ve ‘’Stratejik Savunma Girişimi’’ olarak adlandırılan bir proje üzerinde çalışıyor. Adı ne kadar savunma olsa da sistem, aslında kendisine karşı bütün seçenekleri geçersiz kılmayı ve dünyada tam bir askeri egemenlik sağlamayı amaçlıyor.

Dünya üzerinde bir kalkan olacak. Bu uzaydan yönlendirilecek. Bir saldırı anında devreye girip saldırıyı bertaraf edecek. Böylece stratejik ve askeri dengeden kesin egemenliğe geçilecek!

Bazı stratejistler, Sovyetlerin yıkılmasını, bu pahalı proje ile yarışa girmesine ve kaynaklarını bu iş için heba etmesine bağlar.

Sovyetler yıkıldıktan sonra ABD bu projeyi bir süreliğine askıya almış gibi göründü. Ama tabi ki devredışı bırakmadı.

HEDEF KİM?

Gelinen noktada, özellikle son birkaç yıldır bu füze sistemi ısıtılmaya başlandı.

Füze kalkanı, savunma amaçlı görünse ya da açıklansa da, aslında saldırı amaçlı ve düşman olarak kabul edilen unsurlara karşı tehdit içeriyor.

Kim ne derse desin füze sistemi, ABD’nin yeni egemenlik stratejisinin ve BOP’ın olmazsa olmazlarından.

Yakın hedef İran ve denetim dışı olan İslami örgütler. Uzak hedef ise Avrasya’da oluşan yeni güç merkezi; Rusya, Çin ya da Şangay İşbirliği süreci.

Bu projenin hedeflerinden birinin İsrail’in güvenliğini sağlamak olduğunu da unutmayalım.

İsrail Gizli Örgütü Mossad’ın haber sitesi olan Debka’da çıkan bir değerlendirmede, ‘’ABD Başkanı Barack Obama'nın, Türkiye'nin füze kalkanı anlaşmasında İran ve Suriye'nin tehdit olarak nitelenmemesi konusundaki talebine boyun eğerek, İsrail'e verdiği güvenlik garantilerinin değerini düşürdüğünü’’ belirtmesi, bunun en önemli kanıtı. Ayrıca ABD’nin bölgedeki bütün güvenlik varlıkları ile İsrail’in doğrudan bağlantısı bulunuyor.

TÜRKİYE'NİN SÖZDE İSTEKLERİ

ABD, NATO aracılığıyla bu füze sistemini önce Doğu Avrupa’ya yerleştirmek istedi. Ancak Rusya’nın sert tepkisi nedeniyle bu sistem güneye kaydırıldı; Karadeniz ve Doğu Akdeniz!

İşe bakın ki sistemin ulaşabileceği coğrafya, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin kapsama alanında.

ABD ile AKP Hükümeti arasında yapıldığı anlaşılan açık-gizli birçok görüşmede durum ele alınmış.

Kendini, BOP’ın eşbaşkanı ilan eden Erdoğan ve projenin gerçekleştirilmesinde yönetici rolü aldığı anlaşılan Gül için füze sisteminin yerleşmesinde herhangi bir sakınca yok. Ama kamuoyundan gelebilecek tepkilerin karşılanması, İslam dünyasında yaratılmaya çalışılan ‘’yeni kurtarıcı ve koruyucu Erdoğan’’ imajının zarar görmemesi için, sürecin sözde ‘’Türkiye’nin istediği bir yöne’’ oturtulması gerekiyordu.

İşte şu meşhur istekler-koşullar böyle ortaya çıktı. AKP’nin neredeyse tamamen teslim aldığı işbirlikçi ve yandaş medya tarafından büyük zafer gibi sunulan istekler, aslında fazla anlamı
olmayan, hatta gülünç denilebilecek unsurlar içeriyor.

En dikkat çekicisi; hedef ülkenin belirtilmemesi ve düğmeye basma kararının Türkiye tarafından verilmesi.

BOP’un memurları Türkiye’yi aptal sanıyor?

Hiçbir zaman zaten açıkça hedef belirtilmez. Belirtmese bile biz, yakın dönem hedefinin İran olduğunu bilmiyor muyuz?

Ne diyor Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, ‘’Biz böyle durumlarda kedidir kedi deriz’’

Düğmeye basma kararını Türkiye verecekmiş. NATO Sözcüsü James Appathurai, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “NATO operasyonu söz konusuysa, düğmeye NATO basar” diyor.

Yani Türkiye’nin koşullarının kabul edildiği filan palavra!

TÜRKİYE İLERİ KARAKOL

Gerçekte olan şudur: AKP Hükümeti ve Gül bu kararla, Türkiye’yi BOP’ın üssü haline getirmiştir.

Türkiye; komşuları, komşu halklar, ezilen uluslar için bir tehdit haline dönüştürülmüştür.

Türkiye, küresel sermaye, ABD, AB ve İsrail’in güvenliği için, olası bir saldırı ya da tehdidi karşılayacak ön cephe yapılmıştır.


Türkiye bir ileri karakol haline dönüştürülmüştür.

Gelecekte Türkiye, bu anlaşmanın yaratacağı büyük stratejik, ekonomik ve politik sorunlar yaşayacaktır.

Bu anlaşma; bugün ülkeyi yönetenlerin hanesine utanç belgesi olarak yazılmıştır.

Abdullah Gül ne diyor: "NATO’nun prestijini biz koruduk, yanlış anlamaları engelledik. Türkiye’nin temel ilkelerini savunarak NATO’nun savunma örgütü olduğunu hatırlattık ve bunu pekiştirdik. Bu zirvede herkes bunu gördü"

AKP'nin de, Erdoğan'ın da, Gül'ün de NATO amaçlarının birer savunucusu olduğunu, NATO'nun çıkar ve prestijini koruma yolunda ülkenin çıkarlarını bile tartışma konusu yapacağını anlamak için başka söze gerek var mı?

İÇ POLİTİK YANSIMALAR

Ayrıca bu karar, AKP’nin ABD stratejilerine bağımlılığının yeni bir güven belgesidir.

Dolayısıyla bunun iç politikada birçok karşılığı olacaktır.

Siyasal baskının arttığı, yeni operasyonların sözkonusu olduğu, seçimlerden AKP’yi çıkaracak yeni oyunların tezgahlandığı zorlu bir dönem!

YAPILMASI GEREKEN

Kuşkusuz olması gereken, ABD üslerinin kapatılması, Türkiye'nin NATO'dan çıkması, ABD'nin nükleer füzelerinin derhal Türkiye'den çıkarılması, yabancı askeri güçlerin ülkeden defolup gitmesi..

AHMET ŞEFİK MOLLAMEHMETOĞLU
ahmetsefik@hotmail.com
viratrabzon.com

10 Kas 2010

10 KASIM’DA ATAMIZI ÖZLEMLE ANIYORUZ



 10 KASIM’DA ATAMIZI
ÖZLEMLE ANIYORUZ



ATAM, NE SENDEN VAZGEÇERİZ, NE DE DİN-İ İSLAM’DAN
TÜRK-İSLAM BİRLİĞİMİZİ HİÇBİR KUVVET BOZAMAYACAK
İNADINA SENİ YAŞAYACAK VE YAŞATACAĞIZ...



SENİ ÇOK, AMA ÇOK ÖZLÜYORUZ ...



SENİ SEVMEKTEN, SENİN AÇTIĞIN YOLDA İLERLEMEKTEN
VAZGEÇMEYECEĞİZ.


TÜM OLAN BİTENE RAĞMEN SEN YİNE DE RAHAT UYU ATAM
BİZ HALÂ BU VATANA LAYIK GENÇLER YETİŞTİRMEYE
DEVAM EDECEĞİZ.


SON NEFESİMİZE KADAR...
HEPİMİZ BU VATANIN EVLADI, HEPİMİZ


ATATÜRK'ÜZ...








İç ve dış düşmanların el birliği yaparak bölmek, parçalamak ve Büyük Türk Milletini yok etmek istediği Cennet Vatan Anadolu’nun kurtarıcısı ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ’mizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü bedenen kaybettiğimiz 10 Kasım günü, Atamızı, Silah Arkadaşlarını ve tüm Şehit ve Gazilerimizi sonsuz saygıyla yad ediyor ve minnetle anıyoruz.


Biliyoruz ki, Atamızın bedenen aramızdan ayrıldığı 10 KASIM yani bu gün; gençlerin ve ülkesini seven her Türk Vatandaşının, Atamızın bize emaneti olan bu Kutsal Vatanı sonsuza kadar yaşatmak için söz verdiği, atamızın fikirlerinin sonsuzlukta ve de bizlerde vücut bulduğu gündür.


Atamızı her geçen gün artan bir sevgi ve saygıyla anıyor, ruhunun şad, mekanının Cennet olmasını Yüce Allah’tan diliyoruz.


TRABZON HABER AJANSI